Çanakkale de Atalarımız İngiliz ve Fransızlarla savaşıyorlar. Esasında 1.dünya savaşında Osmanlı Almanya , Macaristan, Avusturya İmparatorluğu ile birlikte aynı safta savaşa girmişler.Karşıların da ise İngilizler,Fransızlar ve Ruslar var dolayısıyla İngiliz ve Fransızların Çanakkale boğazını geçmek istemelerinin 3 tane sebebi vardır …
1.) Çanakkale boğazını geçip ele geçirmek.
2.) O dönem Osmanlının başkenti olduğu için başkenti düşen bir imparatorluğun haritadan silecek hem İstanbul hem Çanakkale boğazına hakim olacak
3.. ) Sonra Ruslara buradan silah yardımı bulunup buğday alarak 1.dünya savaşına katılan askerlerin ekmek ihtiyaçlarını gidereceklerdi .
İngiliz ve Fransızlar Çanakkale boğazını ,taarruz ettiklerinde buradan boğazı geçmelerine o kadar eminler ki aynı gün 18 mart Çanakkale boğazını geçip 5 çayını Marmara da içecekler. Hatta İstanbul’u ele geçirdikleri taktirde burada kullanacakları paraya kadar hazırlamışlardır. Bu kadar eminler nasıl emin olmasınlar ki ,Çanakkale boğazının her iki yakasından tabyalara bizim son derece son derece eski toplarımız var yok denenecek kadar kısıtlı sayıda toplarımız var. Toplarımızın menzili çok kısa oysa düşmanın 18 mart günü Çanakkale boğazına soktuğu o devasal zırhılar mermileri çok menzilleri çok uzun, son derece modern gemiler. Onların düşüncesi şu biz Çanakkale boğazına gireriz uzaktan Osmanlı tabyalarını bombalarız birkaç top mermisini den sonra Osmanlı askerleri arkasına bakmadan kaçarlar giderler… Ama bilmedikleri bir şey var Çanakkale boğazını savunan askerlerimiz kanlarının son damlasına kadar Çanakkale boğazını savunmak için ettikleri yeminden düşmanın haberi yok işte,18 mart günü düşman İngiliz ve Fransızlar 106 tane bunların 18 tanesi çok zırhı ve modern gemiler. 106 tane gemiyle Çanakkale boğazına giriş yaparlar ve çok uzak mesafelerden bizim tabyalarımızın menzili yetmediğinden tabyalarımızı bombalamaya başlıyorlar.Bu esnada tabyalardaki cephanelikler havaya uçar ve onlarca askerimiz param,parça şehit olurlar.Rumeli Mecidiye tabyasında düşman gemilerinden bir tane top mermisi cephaneliğe isabet etmiş burada büyük bir patlama olmuş ve askerlerimiz param parça şehit olmuş …. İşte bu patlamadan sonra tabyada sadece iki tane askerimiz kalmıştır.Bunların bir tanesi Niğdeli Ali Tabya komutanı yüzbaşı Hilmi onlar o şoku atlatır atlatmaz etraflarına bakmaya başlarlar.Her taraf parçalanmış şehitlerimizle doludur.Etrafların da yaşayan bir asker var mı diye bakınırlar,patlamanın şiddetiyle uzak bir mesafede havaya sıçrayıp kafası üstü toprağa gömülmüş ve sadece iki ayağı dışarıda kalmış bir asker görürler. Hemen ,hemen koşarak yanına giderler topraktan çıkartırlar, o asker baygındır o asker yaşıyordur. O asker koca seyittir.Seyidi kucaklarına alırlar bir ağacın altına götürürler baygın vasiyette olan Seyidi Tabya komutanı buradan ayrılması gerekmektedir. Çünkü tabya da görev yaptığı topların tamamı arızalanmış bunu komutanlarına rapor etmesi gerekmektedir . İşte baygın vaziyette olan koca Seyidi Niğdeli Aliye emanet ederek buradan ayrılır.
Bir müddet sonra koca Seyit kendine gelir .Bayıldığı için hiçbir şey hatırlamaz ve baş ucunda şehit olan arkadaşlarının arkasından ağlamaklı olan Niğdeli Aliyi görünce sorar hayrola Ali neden ağlıyorsun ? Ne oldu bize Ali ise gözyaşları içersinde büyük bir patlamanın gerçekleştiğini ve 16 askerimizin param parça şehit olduğunu söylüyor.Seyit çok sinirleniyor.Ayağa kalkar topların arkasına koşmaya başlar ; bir yandan koşarken bir yandan bas,bas bağırmaktadır bir şeyler yapmamız Ali arkadaşlarımızın öcünü mutlaka almalıyız … Ali de arkasından koşarken bir yandan cevap verir ne yapabiliriz ki Seyit tabyada bir sen bir ben kaldık …! Sırasıyla topların yanına giderler ama her yanına gittikleri toplar isabet almış kullanamaz hale gelmişler en son umutların tükendiği6 topun yanına gittiklerin de bakarlar ki top sapa,sağlamdır. Sadece mermiyi kaldıran vinç tertibatı arızalıdır.Geri kalan kısmı sağlamdır topun arkasında patlamadan kalan 4 tane mermimiz vardır. Mermilerin yanına gider Seyit dalgın,dalgın mermilere bakarken Niğdeli Ali sorar Hayrola Seyit ne düşünüyorsun ? Arkadaşım Ali hele bana yardım ette şu mermiyi bir sırtlasam ya … ! Ali gülmeye başlar Seyit sen kendin de misin sen bu mermiyi nasıl kaldıracaksın biz 4 arkadaş bu mermiyi kaldıramadık … Parantez içerisinde Seyidin kaldıracağı mermi 276 kilodur. Seyit en azından bir deneriz arkadaşım der .Aliyi ikna eder besmelesini çeker ve 276 kiloluk merminin altına girer, Alinin yardımıyla o mermiyi kaldırır ama topun atım yatağına sürebilmesi için tam 5 tane merdivenden yukarıya çıkartması gerekmektedir. Ve savaştan sonra hatıra defterinde derki Seyit sırtımdaki o mermiyle merdiven basamaklarını yukarı çıkartırken vücudumda ki bütün kemiklerinin çatır,çadır dağını hissettim …
Seyit 276 kiloluk mermiyi yukarı çıkartmış topun atım yatağına sürmüş, ama ne Seyit ne de Niğdeli Ali ikisi de nişancı değil şehit olan arkadaşlarından gördükleri kadar o topun yan ve yükseliş ayarını yapmışlar.Biraz önce şehit olan arkadaşlarını şehit eden İngiliz zıhlısı zırhlısı Oceanı dümenine isabet eder dümeni kilitlenen gemi Çanakkale boğazındaki akıntıyla daireler çizerek uzaklaşır ve Nusret Mayın gemimizin 7 martı , 8 martta bağlayan gece döşediği mayınlar dan bir tanesine çarparak infilak edip batmıştır. Pek çok gemisi batan pek çok gemisi kullanılamaz hale gelen İngiliz ve Fransızlar geri çekilmeye başlar.O esnada tabyalardan büyük bir sevinç yaşarken askerlerimiz birbirine sarılır iken eller havaya açılır dualar edilir. Ama mermiyi kimin attığı merak konusudur.1.5 saat içerisinde bütün tabyalara Seyidin ismi yayılıyor 18 mart günü akşamı bu boğazın bir komutanı var Albay Cevat Çobanlı buraya seyidi tebrik etmeye gelir, Seyide sarılır alnından öper. Evladım senin gibi kahramanlar sayesinde bu savaşı kazandık seni tebrik ederim. Sana bir ödül vermek istiyorum benden ne istersin. Kumandanım der Seyit bana bir ödül vermenize gerek yok ben bur da görevimi yaptım.Ancak illaki bana bir ödül verecekseniz kumandanım ben 4 senedir askerim ,karnım doymuyor.Bana bir ekmek yerine 2 ekmek verirseniz dediğinde Cevat albay göz yaşlarına hakim olamıyor.Emir verir bundan sonra akşamları Seyide bir yerine iki tane ekmek verilecektir. Yarım saat sonra Seyide geldiğinde iki ekmek verilir Seyit pehlivan yapılıdır.İlk kez karnı doyacaktı sevinçle ekmeğini alır bir ağacın dibine gider ,birinci ekmeği yer sıra ikinci ekmeğe sıra gelmiştir.İkinci ekmekten bir lokma kopartır ama uzaktan arkadaşları kendisine baktığını hissetmiştir ekmek boğazında düğümlenmiştir.
Ekmeğini alıp Cevat Albayın yanına gider kumandanım der siz bana bu ekmeği verdiniz orada arkadaşlarım aç iken ben bur da ekmeği yiyemem Cevat Albayın dili döndüğünce bunun imkansız olduğunu devletimizin gücü olmadığı ama sen bunu hak ettin dese de , Seyit çoktan ekmeği usulca bırakmış arkasına dönüp giderken Cevat Albay; sana vereceğim hiçbir hediye yok komutan olarak çok güç durumdayım seni ama on başı rütbesiyle ödüllendiriyorum.18 mart akşamı ödül olarak bu hediyeyi almıştır ve Çanakkale savaşları bittiğin de Seyit 5 senelik Askerdir. Artık savaş bitmiştir teskeresini alacaktır ama Devlet gazilere gazilik maaşı bağlayacaktır bir ima atacaksın ömür boyu bir gelirin olacak,Sıra Seyide geldiğin de Seyit itiraz ederek ben gazilik aylığı istemiyorum ben gencim çalışırım devletimiz fakir.Bunca ısrarlarımıza rağmen Seyit gazilik maaşı istemediğine dair imza atar.
Buradan memleketi Balıkesir Havrana gider. 2 tane yavrusu vardır. Ama Havrana gittiğinde kimseye burada yaptığı kahramanlıkları anlatmaz …Kimseye savaşı kazandıran o hamleyi yaptığı 276 kiloluk mermiyi kaldığını bilmezler. 2 tane yavrusuyla hasret giderirken çalışıp onlara ekmek parası getirecektir ama ,şartlar çok zordur.Çaldığı bütün iş kapıları yüzüne kapanır.Çaresizdir Seyit eline baltayı alır dağlara çıkar eski mesleği odunculuktur.Odun yaparak onları satarak çocuklarına ekmek götürecekti. O kadar az para kazanıyor ki ser sefil yaşıyor düzgün beslenemiyordu bile.
1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk o dönem Cumhur başkanı yolu Havrana düşmüş geçerken Havranın ileri gelenleri Atatürk’ün yolunu kesmişler. Efendim sizden bir ricamız bir isteğimiz var bir gece Havran da kalır mısınız… Atatürk’te hiç itiraz etmez kalırım der.Çünkü Havran Çanakkale savaşların da buradan malzeme yiyecek göndermiş kalırım der ama Atatürk bende sizden bir ricam olacak bana Koca Seyidi bulursanız kalırım der. Herkes birbirine bakar Seyit kimdir. Ama Cumhur Başkanı Atatürk emir vermiştir.Sağa sola koşuşturmaca Seyidi aramaya başlarlar, Jandarma ve ormancılar Seyidin köyüne varırlar,orda muhtarı görürler Seyit nerededir ? dağda odunda koşa,koşa yanına giderler.Seyit karşısında jandarma ve ormancıları görünce elindeki baltasını atar korkudan vallah kuru odun kesiyorum, yaş odun kesmiyorum der .Yok Seyit buraya yaş odun için gelmedik Cumhurbaşkanımız sizi istiyor, apar topar, getirilir ama Atatürk’ün karşına çıkacak kıyafeti yoktur Seyit banyo yapamamış üstü başı perişan,hamama götürülür,daha sonra berbere götürülür bir elbise bulunur ama çok dar gelmiştir.Atatürk’ün karşısına çıkartılır. Atatürk karşısında Seyidi görünce olayı anlar hayrola Seyit efendim boynunu büker .beni emretmişsiniz yıkadılar,giydirdiler sizin karşınıza çıkardılar diyince. Atatürk kaymakam ve diğer devlet büyüklerine bağırır der ki bu kahramanların bizim başımızın üstünde yeri var bundan sonra bu kahramanların değerini bilin.Yaverine der ki Seyide gazilik aylığı bağlayın.Seyit itiraz eder efendim der ormancılar beni rahat bıraksınlar bana kazandığım yeter bana gazilik maaşı bağlayamayınız Atatürk ormancılara talimat verir bundan sonra Seyide uğraşılmayacak,ama 1934 yılında Seyide gazilik maaşı bağlanır. 1934 den 1939 kadar devlet hesabına yatırır ama hesabından bir kuruş bile harcamamıştır, ve devlete kalmıştır. 1939 yılında da Verem den vefat eder
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006037755110
Yorumlar
Yorum Gönder